Şizofreni tedavisi deyince çoğunlukla zihinde beliren görüntü psikiyatrist eşliğinde, ilaçların eşlik ettiği bir süreçtir. Belki de bu durum şizofreniye “hastalık” olarak bakılmasından ileri gelmektedir. Hastalık olarak ele alınması da akıllara “Acaba psikoterapinin şizofrenideki rolü ne?” sorusunu getirebilir.

Birçok psikopatolojinin ileri beyin görüntüleme cihazlarıyla incelenmesinin sonucunda bazı ortak şemalara sahip oldukları bilinen bir gerçektir. Ancak hastalığın ortaya çıkmasında bazı ilişkiler ve etmenler de söz konusudur. Genetik ve psikososyal süreçlerin ortak etkisi hastalığın ortaya çıkmasında rol oynar. Bu nedenle hastalığın sebebini tek bir yere adreslemek güç, bunun yerine etkileşimin incelenmesi gerekmektedir.
Zihin ve beden bütünlüğünden yola çıkarsak şizofreninin de etkisiz bir baş etme yöntemi olarak ortaya çıktığını söylemek mümkün. İlaç tedavisi ile bozulan gerçeklik algısının düzelmeye başlamasıyla birlikte hastaların sağlıklı baş etme yöntemleri geliştirmeleri gerekecektir. Sağlıklı ilişkiler kurma, sorumluluk alma, hayatın içerisinde kendine bir yer edinme, hastalığın neden olduğu olumsuz yargılarla savaşabilme, aktif bir eylem içerisinde bulunabilme ve hayatta bir amaç edinebilme gibi insanca tüm bu ihtiyaçlar bu süreçte psikoterapi ile desteklenebilir. Hastalığın atlatılmasında ve hafifletilmesinde psikoterapinin ve yakın ilişkilerden gelen olumlu desteğin rolü çok büyüktür. Bu nedenle hem hasta hem de yakınları için psikoterapinin hastalıkla mücadele kapsamında etkisi oldukça fazla olacaktır. Dolayısıyla hastanın faydasına olacak olan yöntem hem farmakolojik hem de farmakolojik olmayan yöntemlerin birlikte kullanılmasıdır.
Hastalıkla mücadelede kullanılabilecek yaklaşımlar psikososyal destek sağlarlar. Bu yaklaşımlar destekleyici müdahaleleri, psikoeğitimleri, sorun çözme becerilerini geliştirmeyi veya aynı amaca hizmet eden bilişsel-davranışçı terapi yöntemlerini barındırır. Destekleyici yaklaşımda terapist rol-modeldir. Aileyi de kapsayarak hasta için sorunlarını konuşacağı uygun bir ortam sağlayarak bireyi cesaretlendirir. Psikoeğitimlerde hasta ve yakınlarını şizofreniye dair hastalığın olası sebepleri, tedavi süreçleri, alevlenme döneminin özellikleri gibi tüm bilgiler verilir. Böylece hasta rahatsızlığını daha iyi anlayarak tedavisini sürdürür. Sorun çözme yaklaşımı, olası sorun ve çözümler üzerinde hastayla konuşularak yapılır ve işlevselliğin artırılması amaçlanır. Bilişsel-davranışçı terapiler ise hem psikotik belirtilerin kontrol altına alınması hem de bu belirtilerden dolayı ortaya çıkan kaygı, panik, depresyon gibi sorunların giderilmesi, bireyin benlik saygısını kazanması için kullanılmaktadır.
Maalesef şizofreni toplumda damgalanmış bir hastalık olduğu için bu algıyı kırmak büyük çaba gerektirmektedir. Hem şizofreni hastalarının hem de yakınlarının bu hastalığı gerçekten tanımaları ve başetme yöntemlerini öğrenmeleri çok önemlidir. Psikoterapi hem hastalar için hem de toplumun şizofreniyi daha fazla anlaması için olmazsa olmazdır.
Kaynaklar
Patel, K. R., Cherian, J., Gohil, K., & Atkinson, D. (2014). Schizophrenia: overview and treatment options. P & T : a peer-reviewed journal for formulary management, 39(9), 638–645.
Soygür, H. (1999) Şizofreni tedavisine genel bakış, Psikiyatri Dünyası (3):83-90.
Arıkan, M.K. (1998) Şizofreni anlamak. Ankara: İmge Kitabevi.

Yazar
Ayşe Kaplanlıoğlu