Bir Şizofrenin Yaşamı – Delilik ile Dahilik Arasında Bir Hayat

Bugüne dek iletişime geçtiğim şizofreni hastalarını düşündüğümde her ne kadar ortak kümelerini fark edebilsem de aslında birbirlerinden ne denli farklı olduklarını da görebiliyorum. Bazıları kimselerin göremediği arkadaşlara, bazıları ise kimsenin duyamadığı eşlik eden seslere sahip. Bazen kendilerine öylesine ihtişamlı bir dünya yaratıyorlar ki, kendileri bu dünyanın baş karakteri iken size sadece cılız figüranları oynamak kalıyor. Bazen bu dünya karanlık, soğuk ve yalnız… Bazense bu kişi, yalnızca zihnindeki parmaklıklar ardına hapsedilmiş ürkek bir ruh…Böyle zamanlarda şizofreni hastalarının zihinlerini öylesine merak ediyorum ki, o zihni en derinden anlama çabasına giriyorum. Nasıl çalışıyor bu zihin? Neden bir hastanın sanrısı bir ötekinden bu denli farklı? Halüsinasyonların niceliği benzerken, niteliğindeki ayrımın sebebi nedir?

İşte tam bu noktada Elyn Saks’ın bizzat kendi hikayesini yazdığı kitap, bu zihne giden ne zamandır aradığım yoldaki kapıyı araladı. Uzun bir zaman bir çocuğun şizofreni hastası olmasından anneler sorumlu tuttu; öyle ki, onların başarısızlığı yüzünden bu çocuklarda şizofreni hastalığının geliştiğine inanıldı. Ancak zaman geçtikçe bu hastalığın yalnızca çevresel değil, genetik de pek çok yönden etkilendiği fikri yaygınlaştı. Kendi hikayesine çocukluğundan başlayan Elyn ise bu teorideki öne sürülen anne modellerine kendi aile yapısını benzetmiyor; halbuki kendisi de bir nevi duygusal olarak ihmal edilen bir aile öyküsünü anlatıyor: Sorunların kapı dışarı edilip görmezden gelindiği, yalnızca başarının ve güzel haberlerin odalar içerisinde kabul gördüğü bir aile hayatı. Dışarıdan baktığınızda maddi manevi destek veren ebeveynleri görseniz de içeri girdiğinizde aslında salonun ortasındaki büyük sorunu görmezden gelen insanları okuyoruz.

Adım adım Elyn’in hayatı psikozla tanışıyor; gerçeklikten kopuş, bilinen dünyanın ayrışması ve parçalara bölünen bir gerçeklik. Bir zihinde birden fazla eleştirel ses, kendisinin ne kadar kötü olduğuna dair suçlamalarda bulunuyor. Her stresli anda artıyor bu sesler; yapamazsın, kötüsün, başarısızsın. Ancak Elyn yılmıyor; antik felsefe okuyor, psikopatolojiye yoğunlaşıyor, hukukta birincilikler kazanıyor. Kariyer yolculuğu Oxford’un destekleyici sisteminden Yale’in rekabetçi ortamına uzanıyor. Kendisine göre 3 adet Elyn var: Bir tarafta yazdığı makalelerle profesörlerin ilgisini çeken, psikiyatri hastalarına dair insancıl yasalar için savaşan ve meşhur üniversite kürsülerinde yüzlerce öğrenciye ders veren Profesör Saks; bir diğer yanda ise kanserle, şizofreniyle, önyargılarla, psikotik ataklarla, hastanedeki travmatik yaşantılarla savaşan Bayan Epikriz... Elyn ise kendisini her ikisi arasında var etmeye çalışıyor.

Kitaptaki en önemli nokta ise psikanalizin öneminin defalarca altının çizilmesi… Psikanalitik bir terapinin psikotik hastalar için kullanılıp kullanılmayacağına dair çok derin bir tartışma var. Gerçeklikten kopan bir hastanın psikanalizden verim sağlayamayacağına dair görüşler mevcut olsa da Elyn tüm bir kitap boyunca kendisine en iyi gelenin her daim konuşma terapisi olarak adlandırdığı psikanaliz olduğunu söylüyor. En stresli dönemde girdiği psikotik ataktan ilaçlara karşı açtığı savaşa kadar her daim yanında olan terapistleri ile kendi dünyasını anlamlandırıyor; ayakta kalıp inatla ve azimle bu hastalığa dair savaşıyor. Bu yolda travmatik düşüşler olduğu kadar dostluk da var, aşk var, anlayış var, başarı var. Kendi deneyimlerinden yola çıkarak psikiyatri hastalarını kanunen savunmak, onlara dair bir anlayış geliştirmek için psikoloji dersleri vermek var. Kısacası onlara umut vaat eden bir yol açıp bu yolda beraber yürümek var.

Elyn’in hikayesi çok etkileyici. Kitabın sonunda aldığı mektuplardan – gerek şizofreni hastalarından gerek hikayesinden ilham alanlardan – bahsediyor. Ve diyor ki, “Ruhsal bozukluklara karşı mitleri yıkmak ve insanlara sahip oldukları tanıların onları acı verici ve yanıltıcı bir hayata sevk etmeyeceğini göstermek için muazzam bir ihtiyaç var”.  

Birisi “Bir Şizofrenin Yaşamı – Delilik ile Dahilik Arasında Bir Hayat” üzerinde düşündü

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: