Deprem: Ruh Sağlığımızdaki Sarsıntı

6 Şubat’ta meydana gelen deprem felaketinin üzerinden bugün 14 gün geçti. Bu doğal afet; toplumsal olarak yalnızca fiziksel değil, ruhsal olarak da büyük bir sarsıntıya yol açtı. Her gün haberlerde, sosyal medyada, gazetelerde, videolarda ve medyanın pek çok aracında doğal afetle ilişkin görüntülere maruz kalıyoruz. Deprem yüzünden ortaya çıkan travmatik semptomlara ek olarak depremden direk etkilenmeyen, ancak bu tarz limitsiz bir maruz kalma durumu sonucunda ikincil travma semptomlarına da yakalanabiliyoruz. Pek çok duygu birer yumak gibi iç içe geçiyor: Hayatta kalmanın suçluğu, sisteme duyulan öfke, “güvenilir”e duyulan hayal kırıklığı, çarelerin tükendiği çaresizlik, geleceğe dair ümitsizlik, hayattan alınan keyfin kaybı, depresif mod ve belki de hepsinden öte koskoca, kapkaranlık bir dipsiz yas… Bireysel değil, toplumsal olarak paylaşılan bir yas. Sevgiye, sevene, sevilene duyulan yas.

Doğal afet sonrası pek çok ruh sağlığı çalışanı bu olayı farklı noktalardan ele aldı; yazdı, çizdi ve paylaştı. Ben de katıldığım eğitimlerden, dinlediğim seminerlerden ve okuduğum kaynaklardan yararlanarak küçük bir rehber hazırladım – hem meslektaşlarım hem de halk için.

Bölüm 1: Psikolojik İlk Yardım – 4 Önemli Nokta

Doğal afet, terör saldırıları, savaşlar vb gibi hem bireysel hem de toplumsal boyutta olumsuz pek çok etkiye sebep olan potansiyel travmatik olaylar sonrasında gerçekleştirilen erken dönem psikososyal müdahaleye psikolojik ilk yardım (PİY) denir.

PİY sırasında 4 önemli nokta vurgulanır:

  • İzle – Alanın güvenliğini, kimlerin yardıma ihtiyaç duyduğunu, ortamın özelliklerini izle
  • Dinle – Olaydan etkilenen bireylerin isteklerini, ihtiyaçlarını, duygularını, düşüncelerini ve ruhsal durumlarını dinle
  • Bağ Kur – Bu kişilere empatik bir şekilde yaklaşarak kendilerini güvende hissedecekleri bir biçimde onlarla bağ kur
  • Yönlendir – İhtiyaçlarına göre ilgili kurumlara, meslek gruplarına ve kişilere yönlendir

BÖLÜM 2: Psikolojik İlk Yardım Aşamaları

  1. İLİŞKİ VE BAĞ KURMA: Güvenlerini kazanarak empatik bir iletişim kurmak, az konuşup çok dinlemek ve ona eşlik etmek. Karşımızdaki kişinin güçlü yanlarına dikkat çekebiliriz; zorluklarla nasıl başa çıktığını sorabiliriz.
  2. GÜVENLİK VE KONFORUN SAĞLANMASI: Güvende olduklarını ve yardımcı olacak kişilerin olduğunu hissetmelerine yardımcı olmak.
  3. STABİLİZASYON: Gevşeme egzersizleri ve yaşadıkları tepkilerin anormal bir duruma verilen normal tepkiler olduğunu hatırlatmak: Yoğun psikolojik sıkıntı ve kontrolden çıkma hissi korkutucu olabilir.
  4. BİLGİ EDİNME: Derinlemesine bilgi almak yerine kısa ve öz; gerçekten hikayesinin gerekli noktalarını öğrenmek.
  5. TEMEL İHTİYAÇLAR KONUSUNDA YARDIMCI OLMA: Sağlık, barınma, beslenme, hijyen ve pek çok ihtiyacını öğrenme ve gerekliği desteği sunma.
  6. SOSYAL DESTEK: Sevdikleri başta olmak üzere sosyal bağlarını güçlendirecek kişilerle bağları kurmak.
  7. BİLGİLENDİRME: Sevdiklerinin durumuyla ilgili bilgi edinme ve kontak ihtiyacını karşılamak.
  8. İŞ BİRLİĞİ KURULABİLECEK DİĞER HİZMETLERLE İLİŞKİLENDİRME: EMDR derneği, WHR, TPD, AFAD vs. gibi kurumlarla ihtiyacına göre gerekli iletişimi sağlamak.
  9. YARDIMI SONLANDIRMA: Önerilen kuruluşların bilgisine onların sahip olduklarından ve tutamayacağınız sözler vermediğinizden emin olmak.

BÖLÜM 3: Travmatik Stres Tepkileri

Travmatik olaylar karşısında sosyal, bilişsel (zihinsel), duygusal, fiziksel ve davranışsal tepkiler veririz. Olayın şoku; zihnimizi sarsar, anlamlandırmakta zorlanırız. Sanki olay kırılan bir cam gibi bin parçaya ayrılarak zihnimizde kopuk kopul hatırlanır. Duygusal dünyamızda bir kasırga gerçekleşir; öfke, üzüntü, yas, suçluluk ve pek çok duygu bu fırtınada birbirine karışır. Sosyal ilişkilerimiz darmadurman olur; öfke patlamaları, artan sessizlikler, düşen tahammül seviyeleri ikili ilişkileri sarsar. Tüm bunların sonucunda davranışlarımız da şekil değişir; yüzleşmek ilk başta zordur, inkar mekanizmamız aktifken olayın kendisinden kaçınmak için her tür davranış gözlemlenebilir. Psikolojimiz böyle bir halde iken, bedenimize de yansımaları olur: Kabuslarla bölünen uykular, kesilen iştah ve sağlık sorunları fiziksel izlerdir.

ÖZELLİKLE EN SIK KARŞILAŞILAN TEPKİLER

Bilişsel Tepkiler

  • Dikkatsizlik
  • Bellek Sorunları
  • Kafa Karışıklığı
  • Dissosiasyon
  • Sürekli Olay Hakkında Düşünme

Sosyal Tepkiler

  • Sosyal İzolasyon
  • İletişim Güçlükleri
  • İlişkisel Sorunlar
  • Yargılayıcı ya da Suçlayıcı Olma
  • İlişkisel Durgunluk

Duygusal Tepkiler

  • Kaygı
  • Üzüntü
  • İnkar
  • Şaşkınlık
  • Çaresizlik
  • Korku
  • Öfke
  • Suçluluk
  • Umutsuzluk

Davranışsal Tepkiler

  • Ağlama Nöbetleri
  • Öfke Patlamaları
  • Ani Tepkiler
  • Alkol/Madde Kullanımı
  • Kaçınma

Fiziksel Tepkiler

  • Uyku Sorunları ve Kabuslar
  • Çok ya da Az Yeme
  • Yorgunluk
  • Mide Bulantısı
  • Baş Ağrısı
  • Kalp Çarpıntısı

BÖLÜM 4: Psikolojik İyileşme Becerileri

Bu olaydan sonra nasıl iyileşebiliriz, kaynaklarımızı nasıl güçlendirebiliriz? Şu an “iyileşme” kavramı bize çok uzak gözüküyor olabilir – tünelin sonundaki ışık minicik gibi. İyileşmek, unutmak mıdır? Önemsememek midir? Hayır. Baş etme becerilerimizi arttırmak, kendi ruh sağlığımızı korumak, sağlıklı bir yas sürecine geçmektir. Duygularımızı ifade edebilmek ve paylaşabilmektir. Neler yapabiliriz?

İYİLEŞME BECERİLERİ

  1. Sosyal Bağları Yeniden İnşa Etmek: Sosyal destek, ihtiyaç anında sevdiklerimizin bize sunduğu duygusal destektir. Zorlu yaşam olayları ile baş etmeye çalışırken aile üyelerimiz, romantik partnerimiz, dostlarımız, akranlarımız ve önemli atfettiğimiz kişilerle duygularımızı paylaşmak ve kendimizi onlara ifade etmemiz son derece kıymetlidir.
  2. Tepkileri Yönetmek: Yukarıda bahsettiğimiz tüm tepkiler anormal bir duruma verilen normal tepkilerdir. Böylesine travmatik bir olay sonrasında yaşadığımız öfke patlamaları, ilişkisel kopuşlar ya da fiziksel semptomlar beklendik olabilir. Ancak tüm bu tepkilerin kontrolünü yeniden ele aldığımızda ve duygularımızı yeniden düzenleyebildiğimizde stres seviyemizi de azaltmak mümkün olabilir. Zor duyguları isimlendirmek, rahatlama becerilerini hayata geçirmek, bedenimizin bize dediklerini daha yakından duymak daha iyi yönetmemize yardımcı olacaktır.
  3. Duyguları ve Düşünceleri Anlamlandırmak : Bu tarz doğal afetler sonrası sıklıkla dünyayı çok tehlikeli, güvensiz ve bilinmez algılarız. Bu düşüncelerin her ne kadar doğruluk payı olsa da normal seviyeden çok daha aşırı bir düzeyde zihnimize gelirler. Bu düşünceleri yeniden gözden geçirerek daha gerçekçi bir noktaya getirmek, bakış açısını daha mantıklı bir seviyeye getirmek konusunda bize yardımcı olur. Bir diğer taraftan, deneyimlediğimiz duygulardan kurtulmak değil; onları olduğu gibi kabul edip onlara eşlik etmek değerlidir.
  4. Pozitif Aktiviteleri Arttırmak : Bu dönemde her ne kadar yatağımızdan çıkmak ya da işe gitmek istemesek de (veya depremzede isek her tür aktiviteye yoğun bir isteksizlik duysak da) hayatımızdaki pozitif aktiviteler için ufak adımlar atabiliriz: Bu rahatlatıcı bir müzik dinlemek olabilir, hislerimizi dökebileceğimiz bir yazı olabilir, kısa bir yürüyüşe çıkmak olabilir. Sevdiğimiz insanlarla veya evcil hayvanımızla paylaşacağımız zaman bile kıymetlidir. Özellikle çocukların hayatında yeniden rutin oluşturarak keyif alabilecekleri aktivitelere yönlendirmek çok önemlidir.
  5. Problem Çözme Becerilerini Geliştirmek: Yaşanılan problem ilk başta son derece umutsuz, çözümsüz ve çaresiz hissettirir; bu çok doğaldır! Ancak zaman içerisinde bu probleme karşı çözüm önerileri geliştirmek, adım adım planlama yapmak, bir bütün gibi görünen problemi küçük parçalara ayırarak çözümler üretmek bize daha çok umut aşılayacaktır. Kişi, olaylar karşısında öz-yeterlilik ve kontrolü ele alma hissine erişecektir.

Travmatik olaylardan hemen sonra bu iyileşme becerilerini gerçekleştirmek zordur. Böyle bir olay sonrasında şoka gireriz, donakalırız, tepki veremeyiz. Daha sonrasında inkar ederiz; bu olayın varlığını yok saymak ya da kabul etmemek ne de olsa bizi acıdan korur. Ancak acı bize bir dalga gibi çarptığında o acıya karşı dalgakıran olabiliriz – tabii ki zaman ve süreç içerisinde. İlk başta psikolojik ilk yardım ile başlayan sürecimiz zaman içerisinde düzenli bir psikoterapi sürecine döndüğünde bu becerileri edinmek için yalnız olmayacağız; bize eşlik eden bir uzman ile bu yolu yürüyeceğiz. Umut kırıntılarını takip edip o tüneli yürüyebilmek…

Bölüm 5: Çocukların Ruh Sağlığını Koruyabilmek

Bu dönemden en çok etkilenen gruplardan biri de çocuklar tabii… Sevdiklerini erken yaşta kaybeden, olanları anlamlandıramayan, enkaz altından çıkan, tüm dünyası şekil değiştiren çocuklar. Neler yapabiliriz?

  • Çocukların tepkilerinin, bulundukları gelişimsel döneme bağlı olduğunu kendimize hatırlatmamız gerekir. 0-3 yaş dönemindeki bir çocuk ile ilkokul çağına geçmiş bir çocuğun bu olayı algılama ve anlamlandırma becerileri farklı olacaktır.
  • Çocukların duygularını ifade etmesine olanak tanımamız gerekir. Ebeveynleri çocukların hissettiklerini tanımlama konusunda destek olmalı, yaşadıklarını empatik bir şekilde dinlemelidir. Duygularını görmezden gelmek, çocukların işlevsel olmayan davranışlarla onu dışavurmasına sebebiyet verecektir. Özellikle oyun terapisi ve sanat terapisi bu dışavurumu kolaylaştırabilir.
  • Kendileri için güvenli bir alan yaratmak gerekir. Çocuklar her an bir tehlike ve tehdidin gelebileceğini düşünerek güvensizlik içinde kalmamalı; olabildiğince kendilerinin fiziksel güvenliğinin sağlanması gerekmektedir. Yapılacak psikolojik görüşmelerde de psikolojik olarak bütünlüğünün sağlanması için güvenli alanın yaratılması gerekir.
  • Günlük rutin ve programları yeniden oluşturmak son derece önemlidir. Mesela çadırkente yerleşen çocuklarda her gün düzenli oluşturacak aktiviteler, onların yeniden normalleştirebilecekleri bir rutine girmeleri için olanak sağlar.
  • Düşüncelerine, duygularına ve davranışlarına yargılamadan empatik bir şekilde eşlik etmek gerekir. İster terapist, ister AFAD görevlisi, isterseniz ebeveyn olun; çocukların dışavurdukları her bir ifadeye eşlik etmek sağlıkları için çok kıymetlidir.
  • Çocukların kendi baş etme kaynaklarını güçlendirmek gerekir. Çocukların da kendilerine has bir baş etme seti vardır; sahip oldukları kaynakları güçlendirmek, zorluklar konusunda psikolojik dayanıklılığını da arttıracaktır.

Sonuç olarak, doğal afet kişide uzun soluklu bir travma izi bırakır. Kolektif yas sürecinde hepimiz bir bütünün parçaları gibi benzer bir acıyı paylaşıyoruz. Bu dönemde kişinin fiziksel ihtiyaçları (Maslow’un piramidinin tabanı) karşılandıktan sonra psikolojik ilk yardım ile ruh sağlığını korumak için müdahale edilmesi çok önemlidir. Daha sonrasında kişi grup oturumlarına katılabilir ve bireysel psikoterapi sürecinden geçebilir. Acısını yalnız başına yaşamak zorunda değildir; uzmanlar eşliğinde o duyguları deneyimleyebilir, sağlıklı yas sürecine girebilir ve bastırmak yerine iç dünyasını ifade edebilir.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: