Bir Başkadır: Psikolojik İnceleme

Son zamanlarda psikoterapi sürecini ve psikolog ile danışan arasındaki ilişki işleyen türlü dizi ve filmler çıktı. Ancak benim naçizane fikrim; bir başkadır dizisinin yeri bu diziler arasında gerçekten de bir başka… 

Bir başkadır dizisi İstanbul’u sadece turistik ikonlarıyla gösterişli bir paket gibi sunmuyor seyirciye. Kültürel ve sosyal desenlerini her renkten işleyerek adeta karakterlerin evlerine (ve iç dünyalarına) davet ediyor bizi. İstanbul’un türlü hallerini görüyoruz; sokaklarını geziyor, insanını selamlıyoruz. Onlar ve biz…Konaklarda yaşayıp bir ülkeden ötekine seyahat eden yüksek sosyoekonomik sınıfla hayatta kalmaya çalışan, eğitim alamamış, sorunlarının hoca efendi ile çözüleceğine inanan sınıfın arasındaki yabancılaşma, anlaşılamama ve farklılık en çıplak şekilde verilmiş. Öyle ki, dizinin klinik psikologu Peri kendini Perulu insanlara bile daha yakın hissederken annesinin başını örten kadınlara olan tutumu sebebiyle nasıl da kendi insanına yabancı hissettiğini belirtiyor.

Meryem, psikosomatik bir sorun sebebiyle terapiye başlıyor. Sahip olduğu konversiyon tanısı, insanların yaşadıkları psikolojik zorluklarla ortaya çıkan stresi bastırarak birtakım bedensel belirtilerle dışavurmasıdır. Kendisinin de bilinçaltında evlilikle ilgili çözülmemiş meseleleri olduğu için bu bayılmaların gerçekleştiğini varsayabiliriz. Terapide kendisini rahatsız eden konulardan da kahve veya cam açmak gibi çeşitli şekillerde konuyu değiştirerek kaçtığını görüyoruz.

Dizide en çok hoşuma giden kısımlardan biri de Klinik Psikolog Peri’nin perspektifini, kendi aldığı süpervizyonu ve içsel çatışmalarını izlemekti. Toplumda terapistin insani yönünün gözden kaçtığı ve terapinin sihirli bir şekilde sorunları çözebileceğine dair yaygın bir tutum varken, neden her terapistin de kendi terapisinden geçmesinin bu kadar önemli olduğunun vurgusu yapılıyor.

Freud, dil sürçmelerini bilinçdışının kendisini gösterdiği anlardan biri olarak yorumlar. Peri’nin de Meryem’e yanlışıkla eski gündelikçisi Hazal olarak hitap etmesini bu şekilde de okuyabiliriz. Bunun dışında terapide empati, önyargısız kalabilmek ve gizlilik ihlallerine dair de izler vardı. Örneğin Meryem’in kimliğinin birçok defa gizli kalmadığı, süpervizör ile terapist arasındaki profesyonel olmayan arkadaşlık seviyesi, daha sonradan Peri’nin Meryem’den börek istemesi gibi sahneler de bunun altını çiziyordu.

Karakterlere dair yazılabilecek çok detay var… Ruhiye’nin depresyonu ile cinsel istismara dair travması arasındaki ilişki, Sinan’ın kaçıngan bağlanma stili, Hilmi’nin Jung ve kolektif bilinç göndermeleri, Gülbin ile kardeşi arasındaki uçurum, mutizm ve serebral palsi gibi patoloji örnekleri, Hayrunnisa ile hoca olan babası arasındaki beklenmedik saygı ve anlayış çerçevesi…

Kısaca “Tüm duyguları hissedebilmemiz için kendimize izin vermemiz gerekir. Seni, beni, hepimizi, kim olduğumuzu tanımaya ve ne istediğimizi öğrenmeye taşıyacak olan köprülerdir duygular… “

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: