Şiddet insanlık tarihinin başlangıcından beri var olmuştur. Şiddet kavramı yaşamın değişen ve gelişen süreçlerine göre şekil almıştır. Birçok topluma göre şiddet insan hakları ihlali sayılmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO, 2002) şiddeti “Kasıtlı olarak; tehdit veya fiilen kendine, diğer bireye veya bir grup ya da topluluğa karşı yaralama, ölüm, psikolojik zarar verme, engelleme veya yoksun bırakma ile sonuçlanan fiziksel güç kullanılması” olarak tanımlamıştır.

Şiddet türleri psikolojik, fiziksel, ekonomik, sözel ve cinsel şiddet olarak gruplandırılabilir. Fiziksel şiddet; yumruklamak, tokat atmak, bireyin boğazını sıkmak, saçını çekmek, kesici veya delici aletlerle bireyi yaralamak ve bireye işkence yapmayı kapsamaktadır. Psikolojik şiddet ise duygusal ihtiyaçların baskı amacıyla istismar edilmesi ve tehdit aracı olarak kullanılmasıdır.
İlişkilerde psikolojik şiddetin boyutu ‘bağırmak, aşağılamak, partnerin eşyalarına bilerek zarar vermek, partnerin kendi kişisel kararlarına karışmak, değersiz ve suçlu hissettirmeye çalışmak ve küfretmek’ gibi davranışları bulundurmaktadır. İlişkide psikolojik şiddet bireyin duygularının istismar edilmesine yol açar. Mağdur olan bireylerin öz değerlerini ve kişisel bütünlüğünü tehdit ederek kişiyi partnerine karşı bağımlı hale getirebilmektedir. (Set, 2020) Yaşadığı korkuyu dile getirmekten çekindiği için istismara uğramaya devam etmektedir. Bazı bireyler içinde bulunduğu durumun farkındadır ancak bazı bireyler uğradığı psikolojik şiddeti normalleştirmiş hale gelmiştir.
İlişkilerde şiddet, partnerlerin birbirlerine sözel, fiziksel veya duygusal şiddet uygulamaları ve bu davranışlarıyla sosyal kısıtlamaları getirmesi olarak bilinmektedir. Bireyin giydiği kıyafetten, yediği yemeğe ve hatta dinlendiği müziğe kadar karışılan ilişkiler mevcuttur. Bazı bireyler bu durumlara maruz bırakılmaktadır. Bireyin kendi tercihlerini seçmesini engelleyici, hayatındaki işlevselliğine zarar verici, sosyal yaşamını olumsuz olarak etkileyeceği gibi durumların şiddetin temelinde var olan değişken davranışlar olabileceğine dikkat edilmelidir. (Set, 2020).
Şiddete maruz kalan bireyler hem fiziksel hem düşünsel hem de duygusal tepkiler vermektedirler: Fiziksel olarak ağlama krizleri yaşayabilmektedirler. İletişim kurmakta problem yaşamaya başladıkları gibi aynı zamanda göz teması kurmakta da zorlanırlar. Bireyde öfke patlamaları, alkol ve sigara kullanımı, yeme bozuklukları gibi etkisi uzun sürecek durumlar yaratabilmektedir.
Düşünsel olarak ise özsaygılarında azalma, çaresiz hissetme ya da kendini güvende hissetmeme problemleriyle karşı karşıya kalabilmektedirler. Duygusal tepkiler veren bireyler gelecekle ilgili plan yapmakta zorlanabilirler. Kendisinin yaptığı bir davranış yüzünden şiddete maruz kaldığını düşünerek bu durumu normalleştirilebilirler. Örneğin; kıskançlık durumunu normalleştiren bireyler, kıskanıldığın da daha çok sevildiğini düşünebilirler. Uzun süre psikolojik şiddete maruz kalan bireylerde intihar düşünceleri ve intihar girişimi riski de artmaktadır. Bu durumu engellemek için toplumun bilinçlendirilmesi oldukça etkili ve önemlidir.
Psikolojik şiddete maruz kalındığında farkındalık önemlidir. Birey yaşadığı durumun farkına vardığın da şiddeti hak etmediğini düşündüğün de maruz kaldığı durumdan kurtulmaya karar verebilir. Böyle durumlarda destek verilmesi önemli olabilmektedir. Aynı zamanda toplumun bilinçlendirilmesi için çalışmalar yapmak şiddetin hayatımızdaki etkisini hafifletebilmektedir. Farkındalık, şiddet türleri için oldukça önemli bir konudur; toplumun ve bireyin yaşadığı durumun farkında olması şiddetin önlenmesinde ve etkisinin azaltılmasında etkilidir.
KAYNAKÇA
Set, Z. (2020), Flört Şiddeti: Bir Gözden Geçirme, Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, Tekirdağ: 12(4):444-454.
Polat, O.(2015), Şiddet, Seçkin Yayınları, Ankara. 2015.

Yazar
Şilan Sönmez